Polonya’nın Toruń kentinde düzenlenen EnergaCamerimage Film Festivali, bütünüyle görüntü yönetmenliğine adanmış bir etkinlik.
Tüm filmlerinde toplumsal çatışmalara odaklanan Ken Loach, Ben, Daniel Blake’le ikinci kez Altın Palmiye kazandı. Film, bireyleri öğütmek üzerine kurulu bir sistemin portresini çıkarıyor.
62. Selanik Film Festivali, iki yıldır tüm dünyada yaşanan olumsuzlukların ardından, sinema sevgisinin ve yeniden sinema salonlarında buluşma heyecanın yeniden hissedildiği bir festival oldu. Berna Kuleli yazdı.
Edgar Wright imzalı Dün Gece Soho’da bir yandan korku sinemasının pek çok alttürüne saygı duruşunda bulunurken bir yandan da günümüzle geçmişi eklektik bir yaklaşımla iç içe geçiriyor.
Lin-Manuel Miranda’nın ilk yönetmenlik denemesi tick tick…BOOM!, 90’ların New York sahne dünyasına damga vuran Johathan Larson’a dört dörtlük bir saygı duruşunda bulunuyor.
Joachim Trier’in Altın Palmiye için yarışan filmi Dünyanın En Kötü İnsanı, yirmili yaşlarındaki bir kadının kendini bulma çabasını parçalı bir yapı içinde perdeye taşıyor.
Jackie gibi biyografik filmleriyle tanıdığımız Pablo Larraín, teknik açıdan kusursuz Spencer’da sosyo-politik gerçekleri dışarıda bırakarak tamamen Prenses Diana’nın psikolojik zaaflarına ve çözülmesine odaklanıyor.
Bekleme Odası’nın bıraktığı yerden devam eden Bulantı’da Zeki Demirkubuz bir kez daha başrolü üstleniyor. Bulantı’yı, Yazgı, İtiraf ve Yeraltı’ndaki karakterlerin gölgelerini takip ederek incelemek mümkün.
Anaokulu Öğretmeni kırk yaşlarındaki bir öğretmenin beş yaşındaki, şiire yatkın öğrencisi Jimmy’yle kurduğu takıntılı ilişkiyi konu alıyor.
Klasik Uzakdoğu animasyonlarından çok farklı, sade ve durağan bir estetiğe sahip İyi Günler’in öyküsü para dolu bir çantanın izini sürüyor.
Nomadland’in Oscar ödüllü yönetmeni Chloé Zhao’nun imza attığı Eternals, izleyiciyi Marvel Evreni’nin yeni başlayan dördüncü fazına davet ediyor.
Maria Schrader’in Almanya’nın bu yılki Oscar adayı seçilen filmi Tam Sana Göreyim, bir robot ile bir insanın zoraki aşkını konu ediniyor. Filmin esas gücü ise göründüğü gibi olmaktan kaçmayı başaran zekâsından ve insan doğası üzerine usul usul düşünen inceliğinden kaynaklanıyor.
Bu yıl Cannes’da Jüri Ödülü kazanan Ahed’in Dizi’nde İsrailli yönetmen Nadav Lapid otobiyografik öğeleriyle öne çıkan, öfkesi ve isyanı kuvvetli bir filme imza atarken seyirci üzerinde kaynağını auteur’lük konumundan alan bir baskı kuruyor.
Kader’de gençliklerine, Masumiyet’te orta yaşlarına tanık olduğumuz Uğur ile Bekir’in öyküsü, bir şövalyenin evli ve soylu bir kadına umutsuzca âşık olduğu Ortaçağ romanslarının modern bir versiyonu âdeta.
Metin Erksan gerek Altın Ayı ödüllü Susuz Yaz’da, gerekse bir yıl sonra çektiği Yılanların Öcü’nde mülkiyet kavramına ve beraberinde getirdiği düşmanlık, kin ve şiddet sarmalına odaklanır.
Michel Franco’nun geçtiğimiz yıl Venedik Film Festivali’nden Jüri Büyük Ödülü’yle dönen Yeni Düzen’i günümüz Meksika toplumundaki sınıfsal uçurumu konu almasıyla ilgiye değer olmakla birlikte, yaklaşımı açısından kafası karışık bir film izlenimi veriyor.
Leos Carax, Annette’le geri döndü. Carax’ın ikonik müzik grubu Sparks’la birlikte ürettiği film, anlam dünyasını nüktedan bir yüzeysellikten türeten, gizemli ve karanlık bir yapıt.
Sinemanın beşiği olarak kabul edilen Lyon şehrinde 2009 yılından bu yana gerçekleştirilen Lumière Film Festivali’nin bu yılki programı da kapsayıcılık ve çeşitliliği hedefleyen zengin bir içeriğe sahipti.